bebe-1329881_1280

Ben iyi çektim şu uyku işinden, halen daha çekiyorum. Ya ben beceriksiz bir anneyim ya da bazı çocuklar senin istediğin şekilde uyumayı öğrenemiyor (ya da öğrenmek istemiyor), onu anladım. Sallayarak uyumaya alıştırmayalım, bizim minik fidanı yaşken eğitelim dedik, kolları sıvadık ve 4 aylıkken başladık uyku eğitimine.  İlk başladığımızda, henüz bizim yatak odasındaki sallanan beşikte yatıyordu. Oğlanın uyku vakti gelince, bazen beşiğe koyar, sallayarak uyutmaya çalışırdım.  Çocuğu, 6 aylıkken odasındaki yatağına geçirmeye kararlıydım. O yatak da haliyle sallanan bir yatak olmadığından,  artık yatak filan sallamadan, ben yanındayken uyumaya alışmalı diye düşündüm.

Tabi bizimki sürekli mızırdayan bir bebek, hareketi kestiğin anda başlıyor ağlamaya. Sırtına, poposuna pış pış yaparken bir yandan da “hadi benim güzel oğlum, birazdan uyuyacaksın, akşam oldu, şimdi herkes uyuyacak” diye bıdı bıdı fısıldıyorum, bir yandan da dualar ediyorum, “ne olur alış evladım, hadi benim güzel çocuğum” diye.  Bir yandan da, şu yatağı sallasam da uyusa diye kendimi daha doğrusu yatağı tutuyorum, orası ayrı 🙂 Neyse, birkaç defa bu şekilde uykuya daldı. Ne zaman alışabileceğine dair umutlansam, bir sonraki uyku seansı daha sancılı geçiyordu. Yatağa koyduğum anda şiddetli ve artan bir şekilde ağlamaya başlıyordu.  Tamam, o zaman bir sonraki aşamaya geçelim, neydi o; evet yatır-kaldır.

Ağlamaya başladığı zaman, kucağıma alıp rahatlatmaya çalışıyordum. Kucağa gelince susuyordu tabi, bir de ne diyorlardı; sustuğu zaman, çok da ara vermeden aynen yatağa geri yatırın ve elinizle pış pış yaparak sakinliğini korumaya çalışın. Öncelikle yatağa geri yatırma kısmında sorun var tabi. Arkadaşın sırtında sanki sensor var, daha yatağa koymak üzere havada iken başlıyor ağzını açmaya.  Bu yatır-kaldır yönteminde, çocuk uyku durumuna geçene kadar, belki de defalarca ağladığı zaman kaldırıyor, sustuğu zamansa yatırıyorsun. Her halde sabaha kadar yatırıp kaldıracağım diye stres olmaya başladım. Artık yatıp kalkmaktan mı yoruluyordu, yoksa uykuya mı yenik düşüyordu bilmem ama bazen bu şekilde uyuyabiliyordu. Tabi bazen hatta itiraf edeyim çoğu kez bu yöntem de işe yaramıyordu. Çok sinirlenmiş gibi acı acı ağlamaya başlıyordu, sesin şiddetini de giderek artırıyordu bu arada. Bu defa da sinirleri harap olan ben, onu alıp mecburen kucağımda uyutuyordum.

Uyuturken ağladığı zamanlarda onu sakinleştiren yegâne şey, karyolanın parmakları arasından uzattığımız elimizdi. Minicik parmaklarını bir parmağımıza dolayarak sakinleşebiliyordu genelde.  Alışması iyi güzel de, gecenin 3ünde uyandığında elimizi yine parmaklıklar arasından uzatıp iki büklüm ayakta 15-20 dakika beyefendi yeniden uykuya dalana kadar beklemekse tahmin edin ne kadar zor oluyordu. Bir ara, bu durumlarda oturmak için yatağının başında sürekli sandalye bulunduruyordum ama koymayı unuttuğum günlerde işte aynen bu pozisyonu alarak ayakta dikiliyorduk. 🙂 – Şu an halen, o günlerden bugüne parmak tutarak sakinleşme alışkanlığı baki kaldı. Arabada giderken bile parmağımı tutmak ister.-

Bu arada bir yandan da, internette uyku eğitimi ile ilgili yazılan ne kadar blog, yazı, forum, anne önerileri, doktor önerisi, kitap özeti varsa da okuyordum. Artık okumaktan başım dönmüş, benim uykum gelmeye başlamıştı.  İşte okumakla, gerçekte uygulayabilmek arasında sınıfta kaldığım bir konuydu uyku eğitimi.

Diğer denediğim yöntem, evimden uzak ola, Ferber Yöntemiydi; yani ağlatarak uyutma. Bizimki ağlama konusunda uzman tabi 🙂 Yatağına koyduğumda zaten anında ağlamaya başlıyordu. Bu arada bu eğitimler filan haftalar alıyor, çocuk büyüyor, yatakta ayakta durmaya başlıyor. İsyan etme, yatakta tepinme, gözlerimin içine kuzu kuzu bakarak “beni al” şeklinde anneyi ikna çalışmalarına girmeye başlıyordu. Yatağa koyduğumda, hiç müdahale etmeden ağlamasını izliyordum. Ağlarken odadan çıkıyor, 1-2 dakika sonra odaya girip, elimle sırtını sıvazlayıp uyuması için telkinlerde bulunuyordum. Ağlamayı keser mi hiç, daha da hiddetli şekilde ağlamaya başlıyordu. Ben yine kucağıma almadan içeri gidiyordum, bu sefer birkaç dakika daha fazla içeride bekleyip, yeniden sakinleştirmek için odasına giriyordum. Onu ağlarken odada bırakırken içim parçalanıyordu, Allah’ım o 2-3 dakika bile saatler kadar uzun geliyordu. Uzmanlar, bu kadar küçükken ve ailenin sevgisi ve ilgisini yeteri kadar alabilen bir çocuk için ağlamanın bir travma yaşatmadığını söylese de artık travmaya giren ben oluyordum zaten.

Benim sabretmeye çalıştığım bazı zamanlar da çevremdekiler “kızım, çocuğun içi şişti, dayanamam ben, alıyorum” diyerek çocuğu yataktan kapıveriyorlardı. Zaten bunu da her gün kararlılıkla uygulayabilen bir anne olamadım, şimdi dönüp bakıyorum da olmak da istemedim. Geçmişte kolik bir bebek olduğu için ağlamaya çok meyilli olan bir çocuğu daha fazla ağlatarak uyku eğitimine devam etmeye katlanamadım. Ben de ağladığında dayanamayıp yataktan alarak, bağrıma basıyordum. Sadece 11 aylıkken, denk geldiğimiz Ramazan ayının yüzü hürmetine midir bilmem, sadece o ay yatağın içinde, yata yuvarlana, çok da ağlamadan kendi kendine uyutabilmeyi başarmıştık.  Lakin bu aylık süre sonunda, oğlan 1 yaşına bastığında yine aynı sıkıntıları yaşamaya başladık. Ben de “başlarım uyku eğitimine, çocuğun canı çıktı” diyerekten bildiğim yöntemleri de bırakarak, “hayatta yapmam” dediğim ayakta sallama metoduna geri döndüm.

Belki biraz daha istikrarlı davransaydım, kararlı ve işin peşini bırakmadan yöntemlerden birisine devam edebilseydim, bugün oğlum halen sallanarak uyuyan bir çocuk olmayacaktı. Kendi kendine yatağında rahatlıkla uyuyabilecekti belki de, ancak olmadı. Halen daha uyku konusunda bir gelişme kaydedemedik maalesef.  Bu düşüncenin doğru olmadığını bilsem de, zamanı gelince belki konuşarak ya da masal anlatarak kendi kendine uyumasını sağlayabilirim diye umut ediyorum. Son durumda, kendi yatağında başlayan gece uykusu, ilk uyanıştan sonra da genelde bizim yatağımızda günü karşılamayla son buluyor.

Özetle, bu uyku eğitimi işinde sınıfta kaldım sanırım…