montessori1

Günümüzde, çocuklarımızla evde etkinlik yapabilmek için yüzlerce oyun alternatifi mevcut. Instagram, Pinterest gibi sosyal medya üzerinden paylaşılan etkinliklere erişebiliyor, bizler de aynılarını ya da benzerlerini çocuklarımızla yapabiliyoruz. Faaliyet için gereken malzemeleri kırtasiye ya da internetten kolaylıkla temin edebiliyoruz… Montessori kavramıyla artık ucundan kıyısından birçoğumuz aşina olduk…

Peki bizim çocukluğumuzda bu kadar çeşitlilik yoktu, biz neler yapıyorduk…

Benim annem ya da anneannem Montessori mi bilirdi ? Tabii ki hayır 🙂 Lakin düşünüyorum da, oyuncaklarımla oynamanın dışında, günlük yaşam becerileri kazanmak diye bir şey varsa işte biz, yani bugünün anne-babaları, o konuda farkında olmadan hatırı sayılır “faaliyet” yapmıştık.

Bizim büyüklerimiz, “ince-kalın motor gelişimimizi” ya da  “bilişsel ve fiziksel” gelişimimizi desteklemek gibi pedagojik yaklaşımları bilerek değil, tamamen içgüdüsel şekilde bize oyun ya da malzeme hazırlardı.  Aslında onların biraz da “verelim de oyalansın çocuk” diyerek ellerimize tutuşturuverdikleri malzemeler ileride hayatımızdan birer kareler olacak oyunlarımızdı…

Ufacık bir oklavam vardı:  Anneannem yere bir örtü serer, üzerine hamur tahtasını koyar, kendisinin açtığı ufak bir hamuru elime verir, ben de oklavayla hamuru açmaya çalışırdım. Yanıma biraz da un koyarlardı, hani hamura az gelirse serpiştirmek için. Ben de o kadar severdim ki bu “serpme” işini, sonunda taş gibi sert bir hamurum olurdu 🙂

Sarma işi benden sorulur: Yaprak sarma, sigara böreği sarılacaksa annem ve anneannem mutlaka beni de aralarına alırdı. İç malzemesini hazırlayıp, sarılacak yufkayı keserler; ben de minnacık parmaklarımla büyük bir ciddiyetle yaprak ya da yufkaları sarardım 🙂

Mutfağı süpürüyoruz: O zamanlar benim yarım kadar olan çalı süpürgesi ile mutfağı süpürürdüm. Bu süpürme merakı nesillere genetik olarak aktarılıyor herhalde 🙂

Balkondaki çiçekleri sulayalım: Saksıdaki çiçekleri sularken annem çiçekleri sevmenin, onlarla insanla konuşur gibi konuşmanın çiçeklerin açmasında ne kadar önemli olduğunu anlatırdı bana. Çiçeklerin renklerini konuşurduk, bazı çiçekler az su ister, bazıları akşam açar gündüz kapanır gibi özel durumları işte bu sulama etkinliği esnasında öğrenirdim.

Etamin işlerdim: Etamin, deliklerden oluşan özel bir kumaştır ve renkli iplikleri bu deliklerden geçirerek desenli ürünler yapılabilir. Etamin işlemek, benim yapmaktan çok keyif aldığım bir etkinlikti. Bazen annemin yardımıyla, biraz büyüdüğümde kendi başıma iğneden ipliği geçirme, ipliği etamin deliklerinden geçirme, hayal gücünü kullanarak etamine değişik desenleri işleme faaliyetlerini bir arada yapabildiğim çok da eğlenceli bir oyundu adeta benim için. Yaptığım kumaşı bitirdiğimde anneannem, dikiş makinesinin başına geçer, iki kare işlenmiş kumaşı arkalı önlü dikip aralarına yine etaminden uzun bir kumaşı dikerek bana fırın tutacağı hazırlardı.  Tutacağı hala saklıyoruz…

Pirinçten taş ayıklama:  Düz bir tepsiye dizilen pirinçlerin içindeki taş, çöp, gibi farklı olan malzemeleri ayıklardım. Hayır, faaliyet olsun diye değil, akşama pilav pişirilecek ondan 🙂 Kırmızı ve yeşil mercimekleri de aynı şekilde ayıklamak evin küçüğünün işiydi 😉

Fasulye ve bezelye ayıklardım…

Parmak boyalarım yoktu ama sulu boyam, pastel boyam vardı…

Renkli yapışkan etiketlerim (sticker) yoktu ama boyama kitabım vardı…

Montessori ya da örüntü bloklarım yoktu, onun yerine Legolarım vardı…

Makasla bol bol kâğıt keserdim…

El işi kâğıtlarını resim kâğıdına gelişigüzel yapıştırırdım…

Birlikte kâğıtlardan kuş yapardık. Ben bir kısmını katlardım, kanat gibi zor olan şekilleri annem ya da anneannem tamamlardı.

Annemle topladığımız kozalakları boyardık… Benim boyadığım bir tanesi hala annemin evindedir…

Annem patatese şekiller oyar, ben de suluboya ile boyayarak patates baskısı yapardım… Benim de oğluma yaptığım ilk boyama aktivitesidir…

Kolonya, karabiber, tuz, gibi ilginç malzemeleri (!) bir araya getirerek karışımlar hazırlardım. Zeytinyağı ile suyu bir bardağa koyar, zeytinyağının suya karışmadan nasıl da üste çıktığını izlerdim…

Bunun gibi daha birçok oyunu, ailemin de yardımıyla oynadım, eminim ki birçok yaşıtım da benzerlerini oynadı ve deneyimledi…

Yani özetle, bizim büyüklerimizin, Internet gibi bilgiye hızlı ve kolay erişme teknolojisinin olmadığı bir zamanda; aktivite, nitelikli zaman, Montessori vb. gibi olguları bilmeden ama aslında bu yaklaşımların biraz da temelini oluşturan aktiviteleri yapmaları, içgüdüsel olarak ne kadar doğru işler yaptıklarını göstermiyor mu?  Çocuklarımıza keyifli oyunlar oynatmak için annelik içgüdülerimiz ve gündelik yaşamın kendisi bize çeşitli olanaklar sunuyor aslında. Bu konuda aile büyüklerimizin geçmişte bizim için yaptıklarının da iyi birer örnek olduğunu düşünüyorum.

Foto: https://pixabay.com/tr/%C3%A7ocuk-mutfak-un-el-tablo-930103/