Sevgili taze annecik,
Bebeğini kucağına verdiler, yıllardır beklediğin o mucizevi ana tanıklık ettin. Mis gibi kokusu, düğme gibi burnu, minicik elleri ile ona hayranlıkla bakıyor ve gülümsüyorsun. Tarifi kelimelere sığmayan bir düş…
Aradan zaman geçiyor; acemilik, uykusuzluk, yorgunluk, gaz problemleri, uzun geceler, emzirme meselesi, 2 yaş sendromu, isyan, inat ve hırçın haller derken birden şu soruyu sormaya başlıyorsun… “İyi ama ben neden mutlu olmam gerekirken mutsuz hissediyorum, neden içimden ağlamak geliyor bazen?”
Seni bu tarafa alalım güzel annem…
Evet, şöyle binlerce annenin yanına… Tamam… Al bakayım şu mendili eline…
Çocuğu uyuttuğunda şöyle bir çay ya da kahve al eline, çek koltuğunu camın karşısına, birlikte düşünelim bakalım… Biraz mutlu hissedebilmek için neler yapabiliriz? Otursak beklesek günlerce sanırım kendiliğinden gelmez, öyle değil mi?
Başlığa takılma sen, reçetesi yok tabii… Olsa ne güzel olur alıp okuyup mutlu olsak 🙂 İş yine başa düştüğüne göre; ben şimdi naçizane kendimden örnekleyerek başlayayım…
- Yaşayarak fark ettim ki mutsuz olan annelerin bir kısmı halen eski –çocuksuz- yaşantılarını yâd ederek ve o günlerin rahatlığını arayarak, sürekli eski yaşantısına özlem duyanlar…
Yapma annem, önce kabullen, hayatın tabii ki eskisi gibi olmayacak… Dünyana her şeyiyle sana bağlı ve muhtaç bir varlık gelmiş, eskisi gibi olabilir mi? 🙂 Geçmişi anarak “istediğim saatte uyanırdım, aklıma estiği gibi özgürce yaşardım, dışarı çıkardım” diye diye bitirme kendini…
Şöyle yap mesela… Söylemeyi düşündüğün her olumsuz cümle yerine olumlu bir cümle yerleştir…
Al ellerinin arasına o minicik eli… “İyi ki geldin, iyi ki hayatımdasın” de…”,
”Şimdi bana tatlı tatlı “anne” diyen bir varlık var” de…
”Beni yokluğumda arayan, bana sevgilerin en saf halini duyan bir evladım var” de… ”
“Gözlerimin önünde her gün minik bir mucize büyüyor ” de…
Bak şimdi eskiden bunlar yoktu, değil mi?
Yani olay biraz bakış açısını değiştirmekte…
- Bol bol şükrediyorum… Sahibi olduğumuz bu varlıklara sahip olamayan, olmak için yıllarını veren, bu uğurda maddi manevi yıpranan, belki de hiçbir zaman bu mucizeyi yaşayamayacak olan aileler var… Bunu da ara ara tekrar etmeye çalışıyorum kendime… Sen de şükret, etrafını gözlemle…
- Her çocuk kendine özeldir… Ayşe’nin oğlu bütün gece uyanmadan uyuyor olabilir, Selin’in kızı sakin bir bebek olabilir, her çocuğun kendine göre bir karakteri var, benim çocuğumun da kendine has bir karakteri vardır… Başkalarının evlatlarıyla kıyas yapmadım mı evet yaptım ama bunu oldukça azalttım… Bana hiçbir faydası yok, oğluma da… Aksine sinirlere zarar…
- Yardım istemekten çekinmiyorum… Bu konuda hem şanslıyım, hem de uygun aksiyonu aldığımı düşünüyorum… Yardım alma şansım varsa bunu talep ediyorum. Çocuğumun bakımını; eşimle, annemle, büyüklerimle paylaştığım zamanlar oluyor. Böylece benim de nefes aldığım, bir dışarı çıktığım, hayatı ucundan da olsa yakaladığım zamanlar oluyor, bu bana çok iyi geliyor…
- İş saatleri dışında zamanımın çoğunu çocuğumla geçirdiğime göre, oyun oynamaktan zevk almaya başladım… Öyle oynasın da oyalansın diye düşünmedim, ben de katıldım oyunlarına, onunla yeni şeyler keşfetmeye çalıştım, eğlenmeye başladım, hatta ben bazen daha fazla eğlendim sanki 🙂 Yeni hobim oğlumla oyun oynamak oldu… Bundan çok keyif almaya başladım…
Siz de deneyin… Birlikte eğlenebilmek de bir mutluluk sebebi değil mi?
- Derin nefes aldım, kendime telkinde bulundum… Benim de zorlandığım, köşeye sıkışmış hissettiğim zamanlar olmuyor mu şimdi bunları yazdım diye? Tabii ki oluyor… Dedim ki yalnız değilim, benim gibi yüzbinlerce anne var, bu günler de geçecek… Mühim olan sağlık olsun, huzur olsun… Sevdiklerim yanımda olsun…
- Oğlumla düzgün bir iletişim kurmaya çalıştım, üşenmedim anlattım… Bunun mutlulukla ne ilgisi var diyebilirsiniz… Sürekli bağıran çağıran, parmak sallayan, tehdit eden anne olmadım, evet ben de yeri geldiğinde kızdım ama minimumda tuttum. Konuşarak anlaşma metodunu benimsemeye çalıştım. Öyle harika anne modlarında anlatmıyorum, elimden geldiğince davranışlarımı düzenlemeye gayret ettim. Böyle sürekli birbirine kızan, bağıran ebeveyn – çocuk ilişkisi aile içinde mutsuzluklara neden oluyor…
Sen de gayret et, iki cümle fazla kur bak göreceksin minik adımlarının seni ne kadar rahatlattığını…
- Kendime oğlumu örnek aldım… Evimde, küçük hareketli eğlenceli bir varlık var. En ufacık şeye bile kahkaha ile gülebiliyor… Atlıyor, zıplıyor, koşturuyor seviniyor. Gökyüzünde kuşları, ayı, bulutları görse heyecanlanıyor, ellerini çırparak heyecanını gösteriyor… Bir yapbozu tamamlasa gülerek alkış tutuyor… “Küçük şeylerden mutluluk yakalamak” konusunda çocuklardan daha marifetlisi yok bana kalırsa. Ben de ufak ufak başladım onu kendime örnek almaya…
Sen de vazgeç mutluluğunu büyük şeylere bağlamaya… Çabalarsan etrafında mutlu olmak için birçok sebep bulabilirsin. Güneşli bir gün, ailece edilen bir kahvaltı, deniz manzarası eşliğinde bir çay, çocuğunla oynadığın bir oyun, rengârenk bir çiçek… Binlerce minik şey bulabiliriz. Evet, hepimizin mutsuzlukları, dertleri, zorlukları, sağlık problemleri var, olmaz mı? Ama arada bir de bu güzelliklere harcasak zamanımızı, değmez mi?
- Olduğu kadarı ile mutlu olmaya çabaladım… Dışarıya çıktığım zaman “uf bu çocukla da rahat gezilmiyor” demek yerine onunla 2 saat, onun da keyif alabileceği şekilde parka giderek o 2 saatten haz almaya çalıştım. Tatile çıktığımızda, “eskisi gibi tatil yapamayacaksam hiç yapmayayım” diye düşünmek yerine, kaptım oğlumu geze geze tatil yaptım. Evet eşimle aynı anda, aynı yerde nöbetleşe tatil yapmış gibi olduk ama olsun her gün olan uyurken “1 saat ” yüzdüğüm için kendimi şanslı saydım.
Yani olana odaklanmaya çalışalım, olmayana hayıflanmakla kendimizi yormayalım.
Senin benim, hepimizin yeni hayatı bu sevgili annecik, Allah’ın bize bahşettiği bu minikle yeni vuku bulan yaşantımızda, mutluluğu evde, sokakta, piknikte, parkta kaybettiğimiz eşyayı arar gibi arayalım… Bak bulunca ne kadar mutlu oluyoruz 🙂
Mektubu okuduğun için teşekkür eder; burada son verirken seni gözlerinden, miniği de yanaklarından öperim 🙂
Sevgiler…