20160130132302_img_8499-01-01-01

Normal doğum yapan daha iyi anne de, sezaryen doğum yapan değil mi?

İki sene emziren fedakâr anne de, sütü kesilen ya da birkaç ay emziren anne daha mı az fedakâr?

Geceleri uyanan bebeğini, biraz uyuması için sabah işe gidecek babaya emanet eden anne, bütün gece ayakta zombi haline gelmiş anneden daha mı bencil?

Ev hanımı anne, daha mı ilgisiz anne çalışan anneden? Ya da tam tersi?

Çocuğunu organik yemeklerle besleyen anne, bebeğinin sağlığını daha mı çok düşünüyor, çocuğuna evde ne varsa ondan yediren anneden?

BLW yapan anne, çocuğunu kendisi yediren anneden daha mı dikkatli beslenme alışkanlıkları konusunda?

Günümüz annelik trendlerini (!) çocuğuna uygun mu değil mi diye sorgulamadan, hepsini uygulayan daha modern anne de, anasından gördüğü şekilde çocuk yetiştiren anne daha mı muhafazakâr?

Çocuğu Tracy Hogg vb. metotlarla uyutabilen anne, ayağında sallayan anneden daha mı becerikli?

Çocuğuna sınır koyarak gerektiğinde “hayır” diyen anne,  her istediğini yapan anneden daha mı acımasız?

Çocuğunu birkaç saat bırakarak kendine özel zamanlar yaratan anne daha mı vicdansız gece gündüz yanında olan anneden?

Yere düştüğünde çocuğu kaldırmadan kendi kendine ayağa kalkmasını sağlayan anne, hemen koşup ellerinden tutan anneden daha mı ilgisiz?

Montessori etkinlikleri yapan anne daha mı bilinçli oyun oynamasını sevmeyen, çocuğu tek başına oynayan anneden?

Bir oda dolusu kitap alan anne, çocuğuna sadece masal anlatabilen anneden daha mı bilgin?

Çocuğunu devlet okuluna gönderen anne, özel okula gönderen anneden daha mı umutsuz çocuğun geleceği adına?

Bağırmayan anne, bağıran anneden daha mı anlayışlı?

***

Bir nesil önce kadın bu kadar sorgulamazdı anneliğini.

Kendini sürekli başkalarıyla kıyaslayarak, sebepsiz yere “eksik” hissetmezdi.

Her şeye yetebilen anne olmak uğruna, hem maddi hem manevi olarak bu kadar yıpranmazdı.

Bugün ise sosyal medyanın da etkisiyle, yaşadıklarımız herkese açık olarak paylaşılabildiği için, filmin kamera arkasında yaşanan bölümünden ziyade fragman olarak servis edilenleri algılamaya çalıştıkça, bir çoğumuz hayal kırıklığına uğramaya başladı.

İyi niyetlerle çıktığımız annelik yolculuğunda, kendimizi özensiz, yetersiz bulanımız da oldu…

Başkalarını rahatlıkla eleştirir olanımız da…

Annelik seviyelere bölündü sanki kategorilere ayrıldı.

Kafalarda yaratılan belirli kriterlere göre bazıları DAHA ANNE oldu… EN ANNE…

Hâlbuki biz de biliyorduk ki, görünenler buzdağının sadece bir parçasıydı…

Nedense çekilen fotoğraflardan; anneleri yedi / yirmi dört nefes almadan çocuğuyla vakit geçiren, onlarla her daim sevgiyle, sabırla ilgilenen,  her dakika bilişsel ve zihinsel yeteneklerini geliştirici oyunlar oynayan bir kahraman sandık. –aslında öyle olmadığını bilmemize rağmen…

Bu annelere yönetilen “siz ne kadar harikasınız, ben bunları yapamıyorum” yorumlarında,  kendilerini annelikten uzak hissettiklerini görür oldum…

Çalıştığı için sürekli vicdanı sızlayan, çocuğuyla yeteri kadar oyun oynayamadığı ya da ilgilenemediği için kendini suçlu hisseden, türlü türlü konuda mahalle baskısı çeken çok anneye şahit oldum…

Sezaryen doğum yaptığı için anneyi acımasızca eleştirerek, henüz lohusa iken ağlatanlar,

Sütü kesildiği için annenin emzirmeyi beceremediği imasında bulunanlar,

Hangi koşullarda çalıştığını bilmeden, çocuğunu kreşe / bakıcıya emanet ettiği için eleştirenler…

Yapmayalım… Artık biraz duralım ve sakin olalım mümkünse…

Çocuk yetiştirmenin kesin ve bilinen tek bir doğru yöntemi var da bizlerin mi haberi yok acaba?

Her anne, kendi doğrusuna ve evladının karakterine ya da tamamen şans eseri oluşan şartlara uygun şekilde çocuk yetiştirmeye çalışıyor.

Çocuklarına zulmeden anneleri istisna olarak bırakmakla birlikte, her annenin çocuğu için seçilmiş en iyi anne olduğuna inanıyorum…

Böyle olduğuna inanmak istiyorum…

Hepimizin birbirine uygun olmayan çocuk yetiştirme yöntemleri olabilir, ancak bunu içinde bulunulan koşullara göre değerlendirmek gerek sanki…

Annelerin üstlerine çok gitmesek mi?

Bıraksak da anneler; annelikleri sorgulanmadan, hayatlarının olabilecek belki de en keyifli dönemini doya doya içlerinden geldikleri gibi yaşasalar…

Şöyle ENNN ANNEsinden…