cuma

Haftanın en sevdiğim günü geldi bile… Birkaç saat sonra mesai bitecek, eşimle birlikte eve gideceğiz. Eşimle diyorum çünkü aynı işyerinde çalışıyoruz ve eve birlikte dönüyoruz.

Üstümü değiştirip, yemeği hazırlamak üzere mutfağa doğru ilerleyeceğim.  Eşim içeriye geçecek,  ya da genelde olduğu gibi bana sofrayı hazırlamak üzere yardım edecek.  Birlikte salondaki masamızda yemek yiyecek, günümüz hakkında sohbet edeceğiz. Yemek sonrası atıştırmalık ya da çay eşliğinde sevdiğimiz filmlerden birisini oturup izleyeceğiz.  Gece geç vakte kadar otururum muhtemelen, ardından tüm haftanın yorgunluğuyla derin bir uyku çekerim.

Sabah alarm çalmadan 9-10 gibi uyanırım. Canım tembellik yapmak ister önce, birkaç dakika yataktan çıkmadan sabah keyfi yaparım. Eee, hafta sonu gelmiş, o kadar da hakkımız, değil mi? 🙂

Yavaş yavaş, hafta içi acele yapılan kahvaltının aksine usul usul, yavaşça, özene bözene bir kahvaltı hazırlayacağım şöyle 🙂 Hafta sonunun belki de en güzel yanıdır mükellef bir kahvaltı.  Eşimle birlikte kahvaltıda o gün ne yapsak diye konuşacağız, önce sahile gidelim, oradan da yemek yemeye geçeriz gibi planlar yapacağız. Ayyyy ne güzel değil mi hafta sonu valla,  ister yat uzan evde miskinlik yap, istersen dışarıya çık, bak hava da güzel yarın…Ohhh, bak şimdiden düşündükçe mutlu oldum, boşuna “hepi fraydey” dememişler 🙂 Acaba Pazar da sinemaya filan mı gitsek, mmm?

Ahahaha dur şekerim dur, şaka yaptım yahu, sen şimdi benim hafta sonu tatilini böyle mi sandın? Dur heyecan yapma, sakin sakin. Yok güzelim yok, kendi halinde, çocuklu kadının böyle hafta sonu planı mı olurmuş Allah’ını seversen 🙂

Söz, bak bu sefer doğrusunu anlatıyorum, tamam…Eve varınca kapının kilidini çevirirken, bizimkinin sesi gelecek içeriden.. “Babasii geeedi, babasii geedi”… Tövbe tövbe, erkek çocuk anaya düşkün olur dediler, babacı çıktı bak ya önce babasını soruyor, neyse kıskandık birazcık tabi ama çaktırmıyoruz. Allah’tan beni görünce , “annesii babasii geeedi” diyor da toparlıyor durumu 🙂 Tabi daha üstümü çıkarmaya fırsat kalmadan, onu emzirmem için yalvar yakar oluyor, elimi tutup “içeeede” (içeride demek istiyor, canım mahremiyet duygusu var çocukta 😛 ) diye beni çekiştirmeye başlıyor. “Önce ellerimi yıkamam lazım anneciim, bak dışarıdan geldim”  diyorum zar zor ağlaya zırlaya bekliyor beni.

Daha üstümü çıkaramadan kan ter içinde, yorgun argın emziriyorum. Yani demem o ki, bir kez de sakin sakin gelip de, üstümü çıkardığımı bilmem. 🙂 Benden kurtulunca babasına sarıyor, “hoppaaa”diye kucak istiyor kendisi, almazsan o esnada vay haline…. Misal geçen akşam sırf babası tam da o anda kucağına alamadı diye vay efendim kıyamet koptu evde. Herhalde yarım saat gözyaşları içerisinde ağladı…

Ben hızlıca mutfağa girerim, babası da Berk’le oyun oynar. Bazen sebepsiz yere ağlar, kendini yerden yere atar. Gün içinde ona bakan büyüklerine karşı genel olarak uysaldır kendisi, lakin iş bize gelince “siz misiniz beni bırakıp da işe giden” dercesine tüm naz ve niyazlarını biriktirip bize saklar.  Yemeğe otururuz, kucağımıza oturmak ister, canı isterse bizim yemeklerden bir kaşık alır,  sohbet- muhabbet – şaklabanlık derken oğlana akşam yemeği yedirmeye çalışırız. Yemek sonrası bulaşıkları makineye yerleştirirken mutlaka yanıma uğrar, ben iki tabağı makineye koyarken o birisini çıkarmaya çalışır.  Bu fasıl da bittiğinde, birlikte oyun oynarız ya da hava güzelse parka çıkarız. Genelde ben evde oyun oynayan, babası ise onu parka götüren taraf olur.

Akşam bin bir ikna ile bezleme, pijama rutini ve emzirme sonrası ben ya da babası onu uyutmaya çalışırız. O uyurken, göz kapaklarımıza bir ağırlık gelmeye başlar… Oğlan uyuduğunda, tüm haftanın yorgunluğu omuzlarımıza çökerken, en fazla uzanarak bir şeyler okuyacak ya da izleyecek mecalimiz kalır. Kısa süre sonra da kendimizi tatlı tatlı gelen uykuya teslim ederiz 🙂

Gece boyu uyanır, bazen ben, bazen de babası geri uyutmaya çalışır.  Sabah genelde saat 6 -7 arası uyanmış olur. Eğer gece yanımızda uyumuşsa; ya üstümüze çıkarak ya da o minicik parmakları ile gözkapaklarımızdan tutup gözlerimizi açarak bizi uyandırmaya çalışır. Biz bir umut, oğlanı yeniden uyutmaya çalışırız. Yarım saat gözlerimiz yarı kapalı, yarı baygın halde uyutabildiysek ne ala. Duruma göre yarım saat ya da bir saat tekrar uyur. Genelde yeniden uyumak istemez ve işte bir hafta sonu sabahı da böylece başlar.  Ben uykusuz anne duamı yaparım, “Allah’ım inşallah bir gün biz de hafta sonu sabahları eskisi gibi tekrar uyuyabilen şanslılardan oluruz ” diye mır mır mırıldanırım 🙂 . Duam bitince “Kalk kızım Aycan, bu sabah da uyku yok, haydi mutfağa”, diyerek mutfağa geçerim.

Aksiyon dolu bir kahvaltı macerasından sonra, o gün evde isek,  birlikte oyun oynarız ya da ben evin işleriyle ya da yemekle ilgilenirim.  Öğlen Berk’in uyku saati gelir, işte o 1,5-2 saatlik zaman bizim tek serbest saatimizdir.  Eşimle eski günlerdeki gibi ya film izleriz, ya ben kitap okurum, balkona geçer bir çay alır, biraz kendime vakit ayırmaya çalışırım.

Eğer o günü dışarıda geçireceksek ve arabayla gideceksek, önce otoparkta bir itiş kakış olur, bazen oto koltuğuna oturtmak için ciddi efor sarf ederiz. (Minnacık çocuk iki büyüğe direnebilir mi, direniyor valla! )  Gideceğimiz yere vardığımızda eğer bizimki uyumazsa, sürekli mobil halde gezinmemiz gerekir çünkü bizim gibi hareketli bir çocukla çay içmek ya da yemek yemek için duraklamak dahi mümkün değildir. Eğer çocuğu bir yerde ileri geri uyutmak için sürekli arabasında gezdiren birisi varsa, bakın bakalım o ben miyim?

Gezimizi tamamlayıp eve döndüğümüzde bir üst baş çıkarma kavgası var ki hele onu sormayın. Üstünü çıkartmak için bazen adeta savaş veririz, şu an aldığım kıyafetler sündürülmekten 2 beden genişlemiş durumdalar. Vah ki ne özenerek aldım onları vah. Neyse efendim, yemek, oyun, uyku işlerini de halledince, o günü de bitirmiş oluruz… Pazar günü de genelde benzer şekilde geçer.

İşte küçük bir çocuğu olan bendenizin hafta sonu böyle geçer. Bolca yorgun, azca dinlenmiş, çocuksuz günlerin sakinliğinden uzak, bol aksiyon ve hareket dolu, varlığıyla şükür dolu, ortaya karışık bir hafta sonunun daha böylece sonuna gelmiş oluruz.

Hadi ben kaçar artık, uzuuuun bir haftasonu beni bekler…