blogmerhaba

Belirli bir rutin içinde dönüp duruyor çoğumuzun hayatı…Sabah kalk, okula / işe git,  oku/çalış, akşam eve dön, yemek ye, ailenle çocuklarınla vakit geçir, sonra haydi uyumaya… Gün doğduktan sonra aynı şeyler bir daha…

Ben de onlardan birisi oluverdim okul hayatı boyunca, malum koşmamız gereken bir ÖSS (o zamanlar üniversiteye giriş sınavı ismi buydu 🙂 ) maratonu vardı… Derken üniversitede “Bilgi Teknolojileri” bölümünü kazanıp derslerden ara sıra zaman kalmaya başladığını fark edince, kendimi tiyatro ve müzikal grubunun sahnesinde provalarda buldum.

O zamandan beri içimde hep boş zamanlarımı değerlendirme ve kendini bu şekilde mutlu edebilme sevdası başladı ve halen devam etmekte…

Evlenmeden önce sadece makarna pişirmesini bilen, annesinin tüm ısrarlarına rağmen yemek yapmayan,  evlenince yemeklerin birçoğunu eşinden öğrenen (Allah’tan çok güzel yemek yapar :))… Sonrasında Instagram’dan mutfak hesabı açacak kadar tariflere boğulan ancak hamile kalıp bir süre yemek programı dahi izleyemeyince devam ettiremeyen ben..

Doğum sonrası işe döndükten sonra tatil zamanlarını daha çok çocuğuyla evinde geçiren, onun uyuduğu zamanlarda boş vakitlerini değerlendirmek isteyen ben…

Still-life fotoğrafçılığına merak saran, bunun için de bir hesap açıp fotolarını bu hesapta sergileyen, acemi şipşak (!) yine ben…

Evet her şeyden biraz tadımlık alarak, hayattan elinden geldiğince keyif almaya gayret eden…Hayat arkadaşının elini sıkıca tutan, bu ellerin arasına minnacık bir çift eli de ekleyen, eş olan, anne olan ben…

Ev- iş – aile döngüsünde mutlu olabilmek için ufacık sebepler aramaya çalışan… Bazen karamsar ama yine de şükür dolu yine ben…

Blogumda hissettiklerimi, bildiklerimi, düşündüklerimi kısaca heybemde ne varsa kelimelere dönüştürmeye çalışacağım.

Bakalım neler biriktirebileceğiz ….