baba-sitem

Sevgili babalarımız, pek muhterem eşlerimiz, değerli beyler…

Yanlış bilmiyorsam, beni çoğunlukla eşleriniz takip ediyor. Yani aslında bu yazıyı hanımlarınız okuyacak, ama belki sizinle de paylaşırlar diye yazıyorum.  Bizzat kendi eşimden, eş-dost-akraba cemiyetinden, yakın çevremden ve okuduklarımdan, gözlemlediklerimden yola çıktım bu satırları yazarken… Amacım sizin sitemlerinizin ya da dileklerinizin bizde nasıl bir etki yarattığına dikkat çekmek. Hislerimizi, o an aklımızdan nelerin geçtiğini paylaşabilmektir, yani kısaca çemkirmek değildir. 🙂

+ Akşam işten döndüğüm zaman, eşim sürekli yorgun ve mutsuz görünüyor. Gülen bir yüz görmek benim de hakkım değil mi?

-Güzel kardeşim, sen sabahın 8’de kalkıp işine gidiyor; akşam da 6-7 gibi evine dönüyorsun. Bu süre içinde çocuk gürültüsünden, bazen saatler süren ağlama seslerinden, döküp saçtığı yemeklerin görüntüsünden, kısaca evdeki minik kaos ortamından uzaktasın.  En azından bir süre ara veriyorsun. Rahatça öğlen yemeğini yiyebiliyorsun, bir keyif çayı içebiliyorsun, değil mi? Heh işte, senin karınsa -eğer çalışmıyor ise ki ben çalışıyorum ama ilk 13 ay evdeydim- tuvalet molası dahi veremeden (kaç anne tuvalete yalnız girebiliyor ki?) tüm gün çocukla ve ev işleriyle ilgileniyor. Bu kadın, zaten bir önceki gece Allah bilir kaç kez uykudan kalktı ve sen işe giderken de güne, erkenden uyanan bebeğiyle çoktan başladı bile.  Kısaca, senin hanım uykusuz, yorgun ve de stresli.

Biz kadınlar zaten duygularımızı ayna gibi yansıtırız. Evet, hassasız, alınganız da ama bizim de mizacımız bu ne yapalım? Biz sizi nasıl idare ediyorsak siz de bizi idare edin. Eğer siz de bize en azından yanımızda olduğunuz zaman yardımcı olabilirseniz, bizimle ne hissettiğinizi konuşursanız;  birçoğumuz için kapıda beklediğiniz tebessüm kendiliğinden gelecek.

+ Çocuk uyuduktan sonra birlikte zaman geçiremiyoruz, genelde o da uyuyor! 

-Uykuya hasret bu kadın, nasıl uyumasın ki! Dikkat ettiysen, bu kadın uyumuyor, evin bir yerlerinde sızıp kalıyordur muhtemelen. Bebek ya da küçük çocuklu ailelerde yaşanan genel bir durum bu, sana özel değil yani, önce biraz sabır ve zaman. “Aman sende, kaç sene bekleyeceğiz birlikte zaman geçirebilmek için diyeceksin” haklısın.  Misal sen de başka şekilde uyandırmanın yollarını ara.  Gündüzden plan yapmaya çalış, bırakabiliyorsan akşam annenlere ya da güvendiğin birilerine bırak çocuğu. Eşine de bir telefon ediver, “hazırlan seni akşam yemeğe çıkaracağım, sinemaya götüreceğim” diye bir de gündüzden müjdeyi haber et; gör bak o gözler açılmayacak mı? 🙂  Bırakamıyorsanız, yine gündüzden biraz hazırlık yap, eve gelirken atıştırmalık ya da içecek bir şeyler al, “bak akşam uyumak yok, bi film buldum çok güzel” de, bi de minik çiçek kapıver, dayan kapıya 🙂 Korkma, düzenli çiçek beklemiyoruz, ama bu da başlangıç için hoş bir fikir olmaz mı 😉 ?

+Mutfaktan geldiğinde, bebeğin bezinden sızdırdığını gördü, şimşek gibi gözlerle bana bakıyor, iyi de “altını değiştir” demedi ki! 

-Komutlarla çalışmaya gerek var mı beyler, şu huyunuz beni benden alıyor. 🙂 Biz anneysek siz de babasınız. Lütfen çevrenizde özellikle çocuğunuzun çevresinde olup bitenlere biraz daha hassasiyet. 🙂 Bebeğin bezi dolu mu, susamış mı, siz odanın bir köşesinde telefonu karıştırırken bu çocuk niye ağlıyor, bir bakın lütfen. İlle de annenin mutfaktan gelip, durumu düzeltmesini beklemeyin yahu.  Ben de bazen eşime sürekli bir şeyler söylerken buluyorum kendimi, sonra da “sürekli bir şeyler söylüyorsun” diye bizi dırdırcı belliyorsunuz 🙂 Yok, ben söylenmeden yapamıyorum diyorsanız sizden bir ricamız var, en azından üç beş kere aynı şeyi tekrar ettirmeyin, n’olursunuz 🙂

+ Dışarı çıkacağımız zaman, çocukla kapının önünde beklerken ağaç oluyorum. Bir kere de bekletmeden çıksa!!  

-Emin olun makyajımızın son rötuşunu yapmıyoruz biz de. Bir elimizde biberon mutfağa koşarken, bir elimizde yedek bezlerini çantaya sıkıştırmakla meşgul oluyoruz. Aynı zamanda evde açıkta bırakılan camları kapatıyor, dolaba kaldırılacak tencereleri taşıyoruz. Çoğu kez ayakkabıyı bile bağlamadan dışarı çıktığımız oluyor sırf siz beklemeyin diye. Sahi siz niye böyle erkenden çıkıyorsunuz? El verseniz de işleri bölüşsek ve hep beraber çıksak olmaz mı? 🙂 Misal, geçenlerde arabaya biniyoruz, “çocuğun ayakkabısı nerede” diyorum, eşim çocuğu kucaklayıp arabaya taşımış, “ayakkabıyı unutmuşsun” diyor bana, bak şimdi, e senin çocuğu kucaklayarak götürdüğünü nereden bileyim ki ben.  Bir de siz böyle erkenden çıkınca biz genelde sizleri bekletmeyelim stresiyle daha da panik olup, yavaşlıyoruz, hani onu da belirteyim.

+Zaten işten yorgun geliyorum, bir de gelince çocuğun bakımına yardım edeyim istiyor.

-Sevgili kardeşim, sen işte yoruldun da karın da banyo/kahve/yatak keyfi yapmadı ki! İşe gitmiyorsa; , zırıl zırıl ağlayan bebesinin peşinden koştu, yedirdi, içirdi, uyuttu, bezledi, banyosunu yaptırdı. Evin temizliği, çamaşırı, yemeği, ütüsü ile uğraştı. İşe gidiyorsa, zaten sizin durumunuzdan bir farkı yok, hatta muhtemelen fazlası var. Evin ve çocuğun yükünü anne ve eş olarak daha fazla yükleniyordur. Özetle; o da boş oturmuyor yani merak etme, emin ol çok yoruluyor.  Sen de gelince o yemeği hazırlarken bebenle oyunlar oynasan, yedirsen, ara ara yapsan bu işleri ne olur ki, hem senin de yavrunla ilişkin kuvvetlenir.

+Benim babam çocuklarını bakmazdı, bizi annem bakardı, yardım istemez, şikâyet de etmezdi. Şimdiki kadınlar tek başına çocuk yapamıyor, evi idare edemiyor. Bizim annelerimiz böyle miydi?

-Aman diyeyim, aile saadetinin devamı için lütfen bu cümle ile hanımlara yaklaşmayın. 🙂 Eskiden çocuklar dört duvar arasına bu kadar hapsolmuş değildi, daha rahat büyütülürdü. Eskiden kreş yoktu ama mahalle vardı, bir bahçe altında koşturmak vardı. Şimdiki fiziksel koşullarımız ile o zamanı kıyaslamayalım. Ona bakarsak, eskiden evde doğum vardı, şimdi hepimiz hastanede doğum yapıyoruz değil mi? Ayrıca eskiden bu kadar çalışan kadın yoktu, şimdi çalışan bayanlar da sizin gibi sabahtan akşama kadar çalışıyorlar, bir de eve gelince hem evi, hem siz koca bebeleri, hem de minik bebeleri ile ilgileniyorlar. Lütfen şefkat gösteriniz, yardım ediniz.

Biliyorsunuz ki bu sitemler böyle uzayıp gider… Sizin sitemlerinizi ya da isteklerinizi göz ardı ettiğimizi düşünmeyin. Lakin ortada anne olmanın getirdiği, fiziksel, ruhsal ve hormonal değişikliklerin yarattığı kocaman bir gerçeklik var. Hamile olmaktan başlayıp, devamında gelen doğum, lohusalık ve yeni anne olma durumu bizler için hiç de kolay birer süreç değil.  Bir de yuvayı yapan dişi kuş olmanın getirdiği zorluklar da var önümüzde. Elimizden geldiğince, ailemiz için, evimiz için olabildiğince iyisini yapmaya çalışıyoruz. Doğal bir şekilde de, ilk elden yardımı da aynı çatı altında yaşadığımız, bir ömür birliktelik sözü verdiğimiz eşlerimizden istiyoruz. Öyle mucize şeyler değil üstelik istediğimiz, yükümüzü hafifletin, bize biraz yardımcı olun, çocuklarınızla siz de içinizden gelerek ilgilenin.

Ne demiş birisi: “Happy wife, happy life” , biraz Türkçesinden, “mutlu kadın, mutlu ailedir” 😉