Geçtiğimiz hafta Berk’i almadan çıktığımız tatilden taze dönmüş olarak, çocuksuz geçen tatilimizden bahsetmek istedim biraz.

Aslında, bu Berk’i yanımıza almadan çıktığımız ilk yolculuk değildi.Daha önce bir kez de 2 gecelik bir ayrılık yaşamıştık ancak bu defaki, ilk uzun metrajlı tatilimizdi.

Çocuk olduktan sonra, hemen hemen birçok çiftin hayal ettiği bir durum olabilir çocuksuz tatil yapmak. Zira çocuk olmadan önce çıkılan iki kişilik tatillere bir özlem duyulması pek tabi normal bir durum.

Çocuksuz bir tatil nasıl oluyor;

  • Tecrübesi ailesine göre değişmekle birlikte; tamamen somut olarak konuşmak gerekirse çok rahat, sorum(luk)suz, paşa keyfinizin kahyası eşliğinde bir tatil olduğunu söylemem yanlış olmaz.
  • Ne zaman yatacağınız, ne zaman kalkacağınız tamamen size ait oluyor. “Gece erken yatmam lazım çünkü sabah erken kalkacağım” endişesi yaşamıyorsunuz. Dilediğiniz kadar geç yatmakta özgürsünüz.
  • Yaptığınız planlara temel olarak uyma şansınız var çünkü yanınızda ufaklıktan dolayı yaşayacağınız gecikmeler olmuyor.
  • Rahat rahat yemek yiyebiliyorsunuz çünkü çocuğu yedirme esnasında ya da onun peşinde koşarken soğumakta olan bir yemeği yemek zorunda kalmıyorsunuz. En önemlisi de,karı koca aynı anda “birlikte” sohbet eşliğinde yemek yemeniz mümkün oluyor.
  • Uzun uzun keşif yürüyüşleri yapabilirsiniz çünkü yanınızda taşımanız gereken bir bebek arabası ya da kucağınızda yorulduğu zaman taşımanız gereken bir bebek ya da çocuk bulunmuyor. Dikkat: bu boşluk size tuhaf gelebilir, elinizi kolunuzu nereye koyacağınızı bilemeyebilirsiniz.
  • Çocuk evdeyken yapmaya fırsat bulamadığınız tv izleme, kitap okuma gibi dinlenme vakti etkinliklerini yapabilirsiniz.
  • Çocukla dışarıda iken dahi gidemeyeceğiniz müze, sergi, sinema gibi etkinliklere katılma fırsatı bulabilirsiniz.

Ana – baba kişisi olarak, bir de madalyonun öteki yüzü var ki duygu seline kapıldığın nokta işte tam olarak burada başlıyor.

  • Bazen başbaşa kalmayı hayal etsen dahi o gün geldiğinde yavruyu, daha yola çıktığında bile deliler gibi özlüyorsun.
  • “Anne, baba bir kaç gün olmayacak ama birkaç gün sonra geleceğiz.” diye gidişini anlatmaya çalışırken ve o minik kafasını sallarken senin vicdanın buruluyor.  Gitmesem mi, bırakmasam mı soru işaretleri kafanda dönüp duruyor.
  • Gittiğiniz mekanlarda, otelde, dışarıda çocuklu aileleri gördüğün zaman özlemin daha da artıyor, “benim kuzum napıyor şimdi” ,”keşke yanımda olsaydı” diye sayıklmaya başlıyorsun.
  • Kendini sürekli çocuğundan bahsederken, onun söylediği sözleri tekrar ederken, onunla ilgili birşeyleri bahsederken buluyorsun.
  • Bir dahaki tatile gittiğinde, “artık onu almadan gitmeyelim, bence de” diyerek kendini telkin ediyorsun.
  • Sonunda dayanamayıp, haftasonu gelmeden evin yolunu tutuyorsun.
  • İlk kez bir tatil sonrası hüznüyle değil, en sevdiğine kavuşmanın heyecanıyla eve dönüyorsun.

Velhasıl, anne olduktan sonra, çocuksuz bir tatil geçirmek,  çocuk olmadan önce geçirilen başbaşa tatillere pek benzemiyor  zira yüreğinin bir yarısını arkanda bırakmak pek de kolay olmuyor azizim.