Anne olduktan sonra, sosyal medya takip dümeni haliyle annelere doğru çevriliyor.

Çıktığım bu yolculukta bindiğim gemiye benimle benzer tecrübeleri yaşayan, yorgun ama şükür dolu anneleri dahil etmek istiyordum.

Sosyal medyada işte böyle karşılaştım Özlem’le…

Ben onu takibe başladığımda, yüreğinde ve yanında minicik tatlı kızını, karnında ise oğlunu taşıyordu…

İki çocuklu gencecik bir anne…

Fotoğraflarının arasında gezinirken, bir de kitap yazdığını öğrendim.

Uğradığım kitabevlerinden bir tanesinde kitabına rastladım.

İlk dikkatimi çeken; dalları göklere uzanan, ucunda bebek önlükleri ve nazar boncukları olan bir ağacın sayfa kapağında yer almış olmasıydı.

Oysaki kitap kapağının sağ alt köşesinde ve arka kapağında, çok daha önemli bir detay vardı.

Yüreğimin bam teline basan…

O sağ altta yer alan pembe kutucukta Koruncuk Vakfı’nın logosu vardı.

Çünkü Özlem, emek döktüğü her satırı Koruncuk Vakfı çocuklarına bağışlıyordu.

Nasıl da ince bir düşünce…

20161115_210853_001-01

***

Nihayet kitap elimde artık..

**

Annemi Yetiştiriyorum,  bir annenin yaşadığı süreçleri bu defa bir evladın,  yazarın minik kızının gözünden anlatıyor…

Bir bebek doğarken aslında bir annenin de doğduğu düşüncesinden yola çıkarak, annesine birlikte çıkacakları bu yeni annelik serüveninde yol gösteriyor minik kahramanımız…

Ben öyle edebi şeyleri okuyamam, çabuk sıkılırım diye düşünüyorsanız, merak edilmesin…

Kitap sanki, yazarla karşılıklı birer bardak çayımızı yudumlarken, başından geçenleri anlatıyormuş gibi yazılmış…

Sade ve akıcı bir üslupla ilerliyor, çok samimi bulunması an meselesi…

Geceleri oğlanı uyuttuktan sonra ancak okuyabilmeme rağmen,  bu bölümü bitirmeden yatmamalıyım tadında bir kitap oldu benim için.

Zira, başından geçenleri bir tek senin yaşamadığını bilmenin rahatlığı en çok şu annelik mevzusunda yaşanıyor sanırım..

Ben de kitabı okurken, kendi kendime “evet, evet benim oğlan da böyle, evet ben de yaşamıştım, demek ki böyle oluyormuş” şeklinde kafa sallamışlığım oldu çok kez.

Kitap, kahramanımızın annesinin karnında başladığı süreçten bugüne dek geçirdiği süreçleri öyle bir anlatmış ki…

İşte bir bebeğin gözünden dünyaya gelmekle ilgili empati yapabilmenin bir formu da bu satırlarda saklı olsa gerek.

Onun için dünyaya gelmenin ne anlama geldiği, nasıl zorlu bir başlangıç yaptığını anlatırken, annesine de sık sık öğütler vermekten, ona yardımcı olmaktan da geri durmuyor…

Ona karşılaşabileceği tüm zorluklarda, gerekli olan püf noktaları, neler yapması gerektiğini bir bir anlatıyor.

Taze anneler için özellikle bebeğin ilk bir yılını anlatan bölümü okumalarını tavsiye ederim…

Yazarımız hap gibi bilgiler vermiş, daha ne yapsın?

Kitapta ek gıda, hastalık, uykusuzluk, emzirme,  seyahat gibi anneliğin mihenk taşları diyebileceğimiz aydınlatıcı bölümler de var.

Anne olduktan sonra hayatında nelerin değiştiğini anlatırken kendinizden pek çok şey bulacağınızı bilmem söylememe gerek var mı?

Birçoğumuz için faydalı olabilecek minik ve hayat kurtarıcı önerileri de ayrıca mevcut.

**

En çok pozitif bakış açısını ve şükür dolu satırlarını sevdim anlatılanlardan…

İleride benim de zaman zaman kendimi böyle bir sahnede çokça betimlediğim bir andan da bahsettiği satırları buraya bırakarak,  huzurlarınızdan ayrılıyorum.

 Yıl 2055, sen altmış sekiz yaşındasın..

…Dingin bir hayat sürüyor, sevdiğin işlerle uğraşıyorsun…

…Ben, kardeş ya da kardeşlerim kendi hayatımızın en yoğun dönemlerindeyiz…

…Haftanın bir günü, yalnızca birkaç saati size ayırabiliyoruz.Bu sana yetmiyor…

…Diyorsun ki, “Aah, ah!Bir fırsat olsa o günleri yeni baştan yaşasam.”

…Ah ki ne ah. Bak, bitti işte ömür.”

Kitabın son satırını da okuyorum, yüzümde bir tebessümle olduğum yerden doğrulup, annesini yetiştiren evladıma sokuluyor, uzun uzun öpüyorum…

Ne kadar zor ve yorucu geçerse geçsin…

Müsaadenizle ben de bugünlerimin tadını çıkarmaya gidiyorum.