baby-200760_1280

Cidden bu başlığa bakınca, biz anneler inanmadık aslında değil mi bu söze 🙂 Kimi zaman bizzat bizde, kimi zaman da büyüklerimiz, eş, dost, akraba çevresinde dillere pelesenk olmuş cümle…

-Ama daha yeni emzirdim.!

-Kızım o daha süt kuzusu bebek, bak biraz büyüsün, 6 aylık olsun, yemek yemeye başlasın rahat edeceksin.

-Sürekli ağlıyor gece gündüz, komşular kapımıza dayanacak yakında.

-Canım daha çok küçük, biraz büyüsün bu ağlamalar da geçecek, yaşına doğru rahat edersin.

-Oğlum yine mi kustun, oyyy bak acısı da var belli, nasıl da kıvranarak ağlıyor. 🙁

-Yavrum, benim arkadaşımın torunları da 1 yaşına kadar kusmuş, büyüsün azalacak onlar, rahatlayacaksın.

-Sürekli düşüyor; yüzü ya şiş, ya mor, ya da yara bere içinde, daha kötü bir şey olacak diye aklım çıkıyor. 🙁

-Aycan’cım o şimdi yeni yürüyor bak, biraz büyüsün, daha rahat hareket ettikçe böyle olmayacak, rahatlarsın.

-İstediği olmayınca sürekli ağlıyor ama, dışarı çıkmak istemiyor, çıksa dönmek istemiyor, giyinmek yemek yemek e bu iyice asi bi çocuk oldu.!!

-Şekerim 2 yaş sendromu bu, benim oğlan da böyleydi. 3 yaşına gelsin bak ,aradaki farkı göreceksin.Olgunlaşacak, aklı sarmaya başlayacak. Sen de çok daha rahat edeceksin.

-Okula başlasın rahat edeceksin,

-Ergenliği geçsin rahat edeceksin,

-Üniversiteyi kazansın rahat edeceksin,

-Evlendir rahat edeceksin.

Biraz tanıdık geldi mi bu yazıdaki cümleler 🙂

Annem derdi ki “kızı evlendirdin rahat ettin” diyorlar. “Bir kız verdim, 3 kişi olarak geri döndü 🙂 “(kocamı ve oğlumu kasdederek :))…diyerek kıssadan hisseyi de buraya yerleştireyim 🙂

Velhasıl, bu yazının asıl meselesi evlat şikayeti değil aslında, iyi ki de varlar. Onların sayesinde anne/ baba olmanın mutluluğunu yaşayabiliyoruz.

Fakat şöyle de bir durum var; maalesef bir çoğumuz çocuk sahibi olduktan sonra yaşadıklarımız ile “bi büyüyünce geçecek (!) ve rahat edeceğimiz (!!)” yılların arasında sıkışarak, hayatı kendimize de çevremize de zorlaştırıyoruz. Sanki “bugün”ü yaşamanın bir anlamı yokmuş gibi, hep geleceğe odaklanıyoruz.

Peki ne kadar yaşayacağımızın bir garantisi var mı? Yok

Peki büyüyünce rahat ediyor muymuşuz? Bu göreceli bir kavram, rahat edeceğimiz alanlar değişebilir ama sanki genel olarak böyle bir durum yok.

O zaman ilerisine odaklanmasak da anımızı yaşamaya çalışsak?

Bir daha bu günler gelecek de, ben genç Berk de çocuk olarak kalacak mı? Hayır.

Ellerimi tutmadan uyumak istemeyen, kahkahalarıyla evi çınlatan, işten eve geldiğim zaman sevinç dansları yapan, “anne öp” diye yanağını yanağıma uzatan, gözleri pırıldayarak bana bakan, pıtı pıtı koşması, yarım yarım konuşması, abartılı yüz hareketleri ile bizi mest eden oğlumun bu halleri bir daha geri gelecek mi? Gelmeyecek.

O da yetişkin olacak, inşallah bir gün yine birbirine sevgi ile bağlanan bir ebeveyn evlat ilişkimiz olacaksa da , tabii ki farklı formlarda olacak.

Yani, lafın kısası, evlatlarımızın bu tatlı, minnoş halleri tekrar yaşanmayacak. “Bi büyüse de rahatlasak” diye düşünmektense, onların bugünki hallerini sonuna kadar, yudum yudum, içimize sindire sindire yaşamamız daha doğru bence. Sinirlerimiz harap olacak, yorulacağız, stres yapacağız belki ama anahtar nokta şu: Bugünü kaçırmadan, onlarla geçen her ana şükrederek, dolu dolu yaşamak…

Ben bazen “bi büyüse de rahatlasak”, demek yerine, “bazen büyümese de hep böyle tatlı, saf, sevgi dolu, minicik kalsa” diyorum onu seyrederken…

Tabi ki durum bu değil, sağlıkla, sevgiyle, şefkatle büyüsün…. büyüsünler….

Biz de bu anların tadını çıkaralım sevgili aileler….